Hayat bazen beklenmedik anlarda karşımıza çıkan fırsatlarla doludur. Sokakta yaşayan ve hayat mücadelesi veren bir adamın, bir gün çöpte bulduğu altın paralarla hayatının tamamen değişmesi, adeta bir hikaye gibi. Bu olay, sadece bir adamın yaşamını değil, toplumun sosyal dinamiklerini ve insanların birbirine yardım etme anlayışını da sorgulamamıza neden oluyor. Peki, bu adam kimdir? Altını bulduktan sonra neler yaşadı? İşte, sokakta yaşayan o adamın ilham veren hikayesi.
Güvenç Öztürk, bir süredir sokakta yaşıyordu. Evsiz olmanın getirdiği zorluklar, onu toplumdan izole bir yaşam sürmeye zorlamıştı. Her gün sabahın erken saatlerinde, başını sokacak bir yer bulmaya çalışırken, diğer yandan geçimini sağlamak için çöp kutalarını karıştırmak zorunda kalıyordu. Bir sabah, günlük rutini sırasında, çöp kutusunun dibinde bir şey parıldadı. Bu, bir tesadüf gibi görünen ama belki de hayatını değiştiren bir andı. Çöpten çıkardığı bu nesneyi inceleyen Güvenç, bunun gerçekten de bir altın sikke olduğunu fark etti. “Haram lokma boğazımdan geçmez” diyen Güvenç, altının peşinde koşmak yerine, onu bulduğu yerin kirliliğine karşı duyduğu derin üzüntü ile birleştiği bir vicdan muhasebesine girdi.
Güvenç, bulduğu altın sikkeleri harcamak yerine, onları satma kararı aldı. İlk başta alacakaranlığa giden bu karar, bir yandan ona maddi güvence sağlarken diğer yandan manevi bir yükümlülük yaratmıştı. Sokağın diğer sakinleriyle yaptığı konuşmalarda, insanların bu altınları harcamanın yerine, topluma bir şeyler katmanın önemini vurguladı. "Her ne kadar zor bir hayatım olsa da, ben haram lokma boğazımdan geçmez diyerek bu altınları haksızlıkla elde ettim sayamam. Bu paranın benden daha ihtiyacı olanlara gideceği bir yere ulaşmasını istiyorum," diyerek çevresindekilere örnek oldu.
Bu kararı sonrasında sosyal medya üzerinden bir kampanya başlattı. Aldığı destek, sadece maddi anlamda değil, insani boyutuyla da kendisini sarhoş eden bir aşk hikayesine benziyordu. Ulaşmaya çalıştığı insanlarla bir araya geldiğinde, ikram edilen sıcak yemekler ve zaman zaman ilgi dolu bir sohbet, onun ruhunu beslerken yeni bir aileye kavuşmanın sevincini de yaşatıyordu. Altınları ile birlikte inşa etmek istediği topluluk, onun için artık sadece kendisi için değil; başkaları için de bir yaşam alanı yaratmaya başladı.
Sonuç olarak, Güvenç’in hikayesi, bulduğu altının sadece maddi bir değer taşımadığını, aynı zamanda insan ilişkilerini, yardımlaşmayı ve sosyal sorumluluğu ön plana çıkaran bir simge haline geldiğini gösteriyor. Kendisi üzerinden, sokaklarda yaşayan birçok insanın da görünmesini sağlayarak toplumsal farkındalık yaratma adına önemli bir adım attığı da inkar edilemez. “Sadece kendim için değil, herkes için bir kapı araladım,” diyor Güvenç.
Sonuç olarak, Güvenç Öztürk, sokakta bulduğu altın ile hayatına yön vermenin yanı sıra diğer insana da ışık tutmayı başaran bir birey haline geldi. Hikayesi, 'şansın kapıyı çalması', tüm zorlukları aşarak yeniden doğuşu simgeliyor. Evet, hayat zorluklarla doludur, ancak bazen bir altın paranın bile, siz hayatta kalmaya çalıştığınız sırada, sizi ne denli başka bir kişiye dönüştürebileceğini kim bilebilir? Hayatın sunduğu fırsatları doğru değerlendirmek, belki de bunun en güzel ifadesidir.