Son dönemde Orta Doğu’nun en güçlü askeri gücü olarak öne çıkan İsrail, füze savunma sistemi konusunda ciddi bir tehdit ile karşı karşıya. Washington’un desteğinin azalması, İsrail’in hava savunma kabiliyetlerini etkileyerek, ülkenin güvenliğini tehlikeye atmakta. Uzmanlar, ABD’nin son 10 gündeki askeri yardımları ve stratejik destekleri olmadan, İsrail’in bekası için büyük bir riskin ortaya çıktığını belirtiyor. Analizlere göre, İsrail’in füze kalkanı bu süreçte ciddi bir erozyona uğrayabilir ve sonuçları bölgesel istikrarsızlık yaratabilir.
İsrail’in, gelişmiş hava savunma sistemleri ile korunan sınırları, son yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nin askeri yardımları ile güçlenmişti. Ancak, son günlerde yaşanan siyasi dalgalanmalar ve Pentagon’un Orta Doğu’daki stratejisini gözden geçirmesi, İsrail’in bu desteği almasını zorlaştırdı. Amerikan hükümetinin, bölgedeki varlığını azaltma yönünde attığı adımlar, Tel Aviv’in askeri kapasitesinin azalmasına yol açabilir. Uzmanlar, bu değişimin sıklıkla tartışılan stratejik boşluk yaratacağına ve önümüzdeki günlerde ciddi güvenlik açıklarının ortaya çıkabileceğine dikkat çekiyor.
İsrail’in Iron Dome (Demir Kubbe) ve Arrow (Ok) adlı füze savunma sistemleri, ülkenin hava sahasını korumak için kritik öneme sahip. Ancak bu sistemlerin etkinliği, yalnızca iç politikaya değil, aynı zamanda uluslararası destek kaynaklarına da bağlı. Analistler, ABD desteğinin azalması ile birlikte bu sistemlerin sürdürülebilirliğinin sorgulanabilir hale geldiğini ifade ediyor. Füze kalkanındaki zayıflama, özellikle İran ve Hizbullah gibi düşman unsurlardan gelen tehditleri artırabilir. ABD’den gelen askeri teknolojilerin zayıflaması, bu tür grupların İsrail için daha büyük bir tehlike oluşturmasına olanak tanıyabilir.
Öte yandan, İsrail’in hava savunma sistemleri geliştirme politikası, ülkenin uzun vadeli güvenliğini sağlamanın yanı sıra, bölgedeki askeri dengeleri de etkilemekte. Ancak bu dengelerin sarsılması, bıçak sırtındaki Orta Doğu’da beklenmeyen sonuçlar doğurabilir. Süreç içerisinde, İran’ın nükleer programındaki ilerlemeler ve Hizbullah’ın misil kapasitelerindeki artışlar, bölgedeki savaşı sarsak bir boyuta taşımaktan çekinmeyecektir.
İsrail’in geleceği açısından kritik olan bu 10 gün, yalnızca askeri öz yeterlilik açısından değil, aynı zamanda siyasi manevra kabiliyeti açısından da son derece önemli. Yerel basında çıkan haberlere göre, İsrail hükümeti halkı bu döneme hazırlamakta, “en kötü senaryolar” üzerine planlamalar yapıyor. Ancak bu önlemler, fiili bir tehlike karşısında yeterli olmayabilir ve güvenlik endişeleri halk arasında kaygılara sebep olmaktadır. Özellikle, nefes kesen hava saldırılarına karşı savunmanın zayıflaması, yalnızca hükümetin ulusal güvenliğini değil, aynı zamanda halkın moral ve motivasyonunu da olumsuz etkileyebilir.
Sonuç olarak, İsrail’in füze kalkanı ABD desteği olmadan erime yoluna girmiştir. Bu durum, ülkenin askeri gücünü, istikrarını ve stratejik planlarını belirgin biçimde etkileyebilir. Ordunun, düşmanlara karşı elini güçlendirmek ve ulusal çıkarlarını korumak için harekete geçmesi kaçınılmaz hale geldi. Washington’dan gelen Haberlere göre, önümüzdeki günlerde bu durumun yol açacağı dinamiklerin dünya genelinde büyük yankı uyandırma potansiyeli bulunmakta. Tüm gözler, batı yöneticilerinin and meet again or their inertia. Olası bir çatışma veya askeri harekât, sadece bölge değil, global diplomasi açısından da önemli bir dönüm noktası olabilir.