Son günlerde Gazze’de süren çatışmaların yarattığı insani krize ilişkin tartışmalar hız kazanırken, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" iddiası büyük yankı uyandırdı. Bu açıklamalar, dünya genelinde adalet ve insan hakları savunucuları tarafından büyük bir eleştiriyle karşılandı. Peki, Netanyahu'nun bu açıklamasının arkasında hangi gerçekler yatıyor? Gazze'de yaşayanlar, bu insani krizin nasıl bir boyut kazandığını ve açlıkla ilgili durumun ne olduğunu anlatıyor. İşte detaylar.
Benjamin Netanyahu, Gazze’deki insani durumu değerlendirdiği açıklamasında, bölgedeki temel gıda ve hizmetlerin halkın erişimine açık olduğunu iddia etti. Ancak bu sözler, birçok insan hakları örgütü ve yerel tanıklar tarafından yalanlandı. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan son raporlara göre, Gazze’de gıda güvenliği ciddi bir tehdit altında. Rakamlar, bölgedeki nüfusun büyük bir kısmının yetersiz beslenme ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Yine, duyumlar ve tanıklıklara dayanan veriler, hastanelerdeki durumun da oldukça iç karartıcı olduğunu ortaya koyuyor.
Gazze’de yaşayan birçok kişi, Netanyahu’nun açıklamalarının gerçekleri yansıtmadığını dile getiriyor. Tanıkların ifadelerine göre, temel gıda maddelerine ulaşım giderek zorlaşıyor; insanlar gıda bulabilmek için yardımlar bekliyor. 2023 verilerine göre, Gazze'deki insanları tehdit eden bir açlık krizi söz konusu. Halk, her gün artan yaşam maliyetleri ve kısıtlı kaynaklarla hayatta kalma mücadelesi veriyor. Yerel sağlık kuruluşları, yaralı sayısındaki artışla birlikte malzeme ve ilaç sıkıntısı çektiklerini ifade ediyor. Ülke içerisinde insani yardım girişi ise, savaş ve çatışmalar yüzünden büyük ölçüde engellenmiş durumda. Bu nedenle, her gün daha fazla insan açlık ve hastalık riskiyle karşı karşıya kalıyor.
Netanyahu’nun açıklamalarının ardında siyasi motivasyonlar ve propaganda olduğuna dair eleştiriler de dikkat çekiyor. Ancak gerçekler, Gazze halkının yaşadığı zor durumu gözler önüne seriyor. Rakamlar, Birleşmiş Milletler'in belirttiğine göre, Gazze’de açlık sınırındaki insanların sayısının artarak 1.5 milyonun üzerine çıktığını ortaya koyuyor. Bu durum, sadece gıda güvenliğini değil, aynı zamanda halk sağlığını da tehdit ediyor. Çok sayıda çocuk, yetersiz beslenme nedeniyle büyüme ve gelişim sorunları ile karşılaşıyor.
Ayrıca, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası yardım kuruluşları, Gazze’ye yardım göndermekte zorlanıyor. Sınır kapılarındaki kısıtlamalar ve saldırılar, yardım malzemelerinin ulaşımını engelleyerek, bölgedeki insani durumu daha da kötüleştiriyor. Gıda ve ilaç kıtlığı nedeniyle, halk çok ciddi bir krizle karşı karşıya. Sahadan gelen tanıklıklar, Netanyahu’nun söylemlerinin aksine, Gazze halkının acil yardım ihtiyaçlarının giderilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Söz konusu durum, tüm dünya genelinde büyük bir tartışma konusu haline geldi. Birçok ülke, İsrail hükümetinin bu insani krize ilişkin politikalarını eleştiriyor ve bölgedeki durumu yakından takip ediyor. Öte yandan, gazetecilerin ve insan hakları savunucularının Gazze’ye erişimlerinin kısıtlanması, uluslararası toplumun olaylara müdahale etmesini zorlaştırıyor. Bu bağlamda, Netanyahu'nun yaptığı açıklamalar, medya ve kamuoyunda ciddi bir tartışmaya yol açarken, birçok kişinin gözünde güvenilirliğini kaybetmesine neden oluyor.
Sonuç olarak, Netanyahu’nun "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" ifadesine karşı çıkan birçok kanıt ve tanıklık mevcut. Gazze’nin durumu, pek çok insani krizle birlikte mücadele eden bir halkın yaşadığı dramı gözler önüne sererken, dünya bu meseleye duyarsız kalmamalıdır. Gelecek günlerde gerçekleşecek insani yardım girişimleri ve uluslararası baskılar, bu krizin çözümünde belirleyici bir rol oynayabilir. Ancak bunun için öncelikle tarafların diyalog ve barışçıl çözümlere yönelmesi gerekiyor.