Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Yılmaz, anti-semitizm konusunun tartışıldığı bir ortamda, Avrupa'daki durumu gözler önüne serdi. Antisemitizmin yeniden yükseliş göstermesi ve özellikle Avrupa'nın bu duruma göz yumması, Yılmaz'ın gündeminde önemli bir yer aldı. Yılmaz, “Eğer anti-semitizm arayanlar varsa, önce Avrupa’ya baksınlar,” diyerek, Batı ülkelerindeki bu sorunlara karşı dikkat çekti ve küresel bir duyarlılığın önemine vurgu yaptı.
Yılmaz, Avrupa'daki anti-semitik olayların giderek arttığını ve bu durumun sadece bir birkaç birey veya grup ile sınırlı olmadığını, sistematik bir sorun haline geldiğini belirtti. 2019 yılında, Avrupa'da yapılan bir araştırma, Yahudi karşıtı suçların son 10 yılda %70 oranında arttığını göstermektedir. Bu tür suçların arkasındaki motivasyonların incelenmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, “Yahudi topluluklarına karşı sistematik şekilde uygulanan bu tutum, bireysel bir nefretin ötesine geçmiş durumda ve sosyal, kültürel ve siyasi yapıları tehdit eden bir hal almıştır,” dedi.
Avrupa'nın, Holokost gibi tarihi acı tecrübelerin yaşandığı bir kıta olarak, bu tür tutumların özellikle kabul edilemez olduğunu vurgulayan Yılmaz, bu bağlamda Avrupa'nın kendi tarihiyle yüzleşmesi gerektiğini belirtti. “Eğer bir toplum geçmişiyle yüzleşmezse, gelecekte de benzer hatalar yapmaktan kaçınamaz,” değerlendirmesinde bulundu. Yılmaz, Türkiye'nin bu konuda sergilediği çok kültürlülük ve hoşgörü anlayışının altını çizerken, Avrupa'nın bu konudaki tutumunu eleştirdi.
Yılmaz, anti-semitizmle mücadelede yalnızca Europe’nin değil, dünya genelinin ortak bir sorumluluğu olması gerektiğini ifade etti. “Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşların bu konuda daha etkin bir şekilde harekete geçmesi gerekli,” diyen Yılmaz, uluslararası toplumların da bu meseleye daha fazla duyarlılık göstermesi gerektiğini belirtti. “Anti-semitizmin önlenmesi adına diğer ülkelerin de Türkiye ile işbirliği içinde hareket etmesi, bu sorunun üstesinden gelinmesinde etkili olacaktır,” şeklinde düşüncelerini aktardı.
Ayrıca, Yılmaz, bu konuda eğitimin ve sosyal farkındalığın arttırılmasının önemine değindi. Özellikle gençlerin, farklı kültürler ve inanç sistemi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaları gerektiğini savunan Yılmaz, “Eğitim, toplumsal barışı sağlamak ve hoşgörüyü yaymak adına en önemlisi,” dedi. Eğitim yoluyla kazanılmış olan empati ve anlayışın, anti-semitizmin ve diğer ayrımcı tutumların önüne geçebileceğine inandığını sözlerine ekledi.
Son olarak, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Türkiye'nin bu meselede üstlendiği rolü de vurgulayarak, Türkiye’nin her zaman barış ve hoşgörüden yana olduğunu belirtmekte. “Biz, farklı inançlara ve kültürlere saygı duyan bir ülkeyiz ve bu tutumumuzu dünya ile paylaşmaya devam edeceğiz,” diyen Yılmaz, Türkiye'nin söz konusu sorunlara karşı uluslararası platformda daha aktif bir rol oynaması gerektiğinin altını çizdi.
Yılmaz'ın bu açıklamaları, anti-semitizmin sadece geçmişin değil, günümüzün de en acil sorunlarından biri olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Avrupa'daki durumu eleştirmesi ve Türkiye'nin çok kültürlü yapısını ön plana çıkarması, konunun farklı açılardan irdelenmesi gerektiğine işaret ediyor. Yılmaz'ın çağrıları, sadece siyasi bir meseleden çok, insani bir duyarlılık da içermektedir. Bu bağlamda, hükümetler, sivil toplum kuruluşları ve bireyler olarak hepimize önemli sorumluluklar düşüyor.